14 Ekim 2009 Çarşamba

9/8 lik hayat

8 Ekim hayatıma "şimdiki zaman" ekleriyle dahil olan Ozan'ın doğum günüydü. Birer bira ve tavla eşliğinde kutladık. Yenildiğim bir oyun ve birlikte geçen 6 yıla rağmen yeniliklerle dolu bir sohbet. Bir yandan da zaman yolculuğu gibi...Hem ileride ne olduğuna dair o büyük merak duygusunu hemde geride kalanlardan duyulan memnuniyet duygusunu bir arada yaşamanın keyfini çıkarttık. Birbirinin içine geçmiş iki ayrı ritmden aynı tadı alıyorduk. Biliyorduk ki zamanı iyi değerlendiremezsek, ritmi kaçırırız. Bununla beraber zamanın kendi bilindik hızıyla akışına, tempoya ayak uydurduk. Biralarımız bitince ayaklarımız durağa doğru bir ritm tutturdu. Biz otobüse binerken başka duraklara otobüsler yanaştı. Garlarda trenler boşaldı, doldu. Belki de bir interrail yolcusu trenini kaçırdı ve bulunduğu yeri biraz daha gözlemleyebilme fırsatı yakaladı. Evet sevgili okur, treni kaçırsakta hayatın ritmini kaçırmamamız dileğiyle...

7 Ekim 2009 Çarşamba

3 2 1...başlıyoruz...

Sokrates'e birisi için 'Seyahat onu hiç değiştirmedi.' demişler. O da 'Çok doğal, kendisini de götürmüştür.' demiş.

Annem matematik öğretmenidir. Öğretmen çocuğu olmanın verdiği sorumlulukla ve tabii ki annemin sürekli ders çalışmanın önemini vurgulayan öğütleriyle derslerine dikkat eden bir öğrenciydim liseye girene kadar. Günü gününe ders çalışan öğrenci tipi...Emeklerimin karşılığını da aldım, Vefa Anadolu lisesine girdim. Annem mutlu oldu. Ailem mutlu oldu.

Liseye girince çok iyi ingilizce bilmeme rağmen biraz soluk almak, dinlenmek, tembellik yapmak için bir sene hazırlık okudum. Nasılsa biliyorum mantığı ile dersleri takip etmeyince ingilizcem hatrı sayılır bir şekilde geriledi. Temelim var nasılsa diye kendimi avutmaya çalışsam da yalan. Nankör bu dil denilen şey...Pratik şartmış, öğrendim. Bu arada otobüsle tanıştım, sokakla tanıştım. İstanbul'u hiç tanımadığımı farkedince bir şeylerin ters gittiğini anladım. Onun ritmini yakalamak için hayatımı hızlandırdım. Aslında otobüs bile lüks sayılabilirdi o zaman. Okulu ilk kırdığımda çok yakın bir arkadaşımla Unkapanı- Beyoğlu arasını liseli kız modunda okul eteği, okul ayakkabıları ile yürüdük. Hatta kestirmeleri bilmediğimizden araç trafiğini takip ederek. Ayakkabılar vurdu, daha da giymedim onları. Spor ayakkabı gibisi yok.

Bu insanoğlu doyumsuz sevgili okur. İstanbul' un tadını alınca gözüm dışarılara kaydı iyice. Ama okula, dershaneye, aileye, paraya bağımlılık bazı planların, hayallerin ertelenmesine neden oldu. Bir sürü hayal kurdum, bir çok plan yaptım. Oluşan her fırsatı değerlendirmek yanlısı olduğumdan elimden geleni yaptım. Şimdi görüyorum ki aslında elimden gelenin fazlasını yapmam mümkün. Çünkü planlarım hayallerimden çok ve bu kadar çok plan yapmaya gerek yok. Umut benim, güneş benim...Bu yüzden sevgili okur, planlar kurup uygulamaya çalışan kendimi burada bırakıp ilk gelen trene atlamak istiyorum!